öncelikle herkesin bir başka müzik türü müzisyenine, bestecisine ve dinleyicisine saygı duyması gerekir.
genelleme yapılırken de dikkat etmesi gerekir.
en duygusal müzik elektronik müziktir demiş bir türk düşünürü az önce yukarılarda bir yerde...
hayatınızda kaç kere klasik müzik dinlediniz? ne dinlediniz?
neye göre kime göre karar veriyorsunuz?
mozart, verdi requiemdeki duygu yoğunluğunu, adnan saygun yunus emre oratoryosundaki duygu yoğunluğunu algılayabilecek kadar derin bir algınız var mıdır?
elektronik müzik dum tıstan ibaret değil elbette, bunun farkındayım. ama lütfen bu müzik türü için en yüksek duygu yoğunluğuna sahip gibi saçma sapan sıfatlar koymayın, gülerler...
farkında mısınız bilmiyorum ama ben de herhangi bir müzik için bunu koymuyorum...
bu biraz kişisel bir olgudur zira.
her ne kadar bir müzik parçası 10 saatte (attım) diğeri ise 7-8 ayda besteleniyor; bir müzik parçası tek kişi ile 1-2 saatlik bir prova ile diğeri ise 100lerce kişi ile 20-30 saatlik bir prova ile anca sahnelenebiliyor ise de ikisine verilen değer, tamamen kişinin algısı ve dolayısıyla algılayabildiği ve sonrasında hoşuna gidebildiği doğrultuda yüklediği değerdir...
bugün müzik gibi sanatın önemli bir konusunda bile "pr" "reklam" türevi ticari konular konuşuluyorsa o zaten müzikliğinden çıkmaya, ticari bir olgu olmaya yüz tutmaya çalışan birşey olmuştur zanımca...
konuya gelince.
eskiden, özellikle kompozsiyon bölümünde okur, saatlerce kontrpuan ve armoni kasarken elektronik müzik türünü ciddiye almaz, müzik olmadığını düşünürdüm.zira dj olup eline turntable alan -ki teknoloji sayesinde gerçek pikaplarda kullanılmıyor artık- kendini müzisyen ilan ediyor... öte yandan 3-5 akor bilen gitarı kendi kendine öğrenmiş kişiler de müzisyenim diye geçiniyor... kim müzisyen peki? ben mi o mu? konservatuvarda resmi sınav saati 12-24-48 saat gibi hayvan uzun sürelerde olan, odada günlerce çalışarak ortaya bir şey çıkartmaya çalışan, kağıdını jüriye teslim ederken bile kafanda acaba orasını öyle yapmasaydım daha iyi olurdu türevi düşünen bizle mi gerçek müzisyendik, yoksa orda burda çeşitli kayıtları sample edip stüdyosunda çok büyük emek harcayarak ortaya şarkı çıkartan gubikler mi?
enstruman, kelime itibariyle araçtır zaten. kim hangi araçla müzik yaparsa o müziktir. ama müzik, baside indirgendiğinde duygu ve düşüncenin notalara aktarılması ise, bir tarafta sıfırdan yaratılan bir duygu hüzmesi, tamamen size ait, daha önce kimse tarafından yapılmamış, edilmemiş bir duygu bulutu varken öte yandan birilerinin birşey çalmasına muhtaç olan, başkalarının duygularını kendi duygusuymuş gibi özümseyen kişiler var...
bestecilik orkestra şefliği haricinde esasen kemancıyım bir fiil 10 yıldır önemli bir orkestrada çalan. birçok tv, reklam, albüm, dvd kayıtlarına giriyorum 100lerce kez. her seferinde de önem arzedip sorarım, nasıl olsun diye... çünkü notaların içindeki duyguyu bir tek müzisyenler anlar. aranjörler veya prodüktörler değil. ama para kazanmak için onların istediğini hatta onların hayal bile edemeyeceğini en kısa sürede en kolay şekilde ortaya koyman gerekir. sorarsın nasıl olsun usta diye, şöyle olsun böyle olsun diye söyler kendi dağarcığındaki müzik bilgisiyle. çok kötü ise durum, çalarsın yok olmadı şurayı gııy gıy burayı gıy gıy gııy yap der bu mu dersin... yine olmazsa zaten hiç oraya gitmemeliydin...
şöyle birşey var, mutlaka alakalıdır...
bir takım tesbitler yazıyorum, belki hoşunuza gidiyor, belki gitmiyor bilemem. ama emeğe saygı ise söz konusu olan, laf edememelisiniz...
zira bir elektronik müzik müzisyeninin (yazar bu lafı yazarken çok güldü kendi kendine...) eğitimi kaç senedir? pardon, sene midir? aletleri çözdüğünde zaten içindeki duygusunu enstrumanları olan o aletlerle halka sunamaz mı?
ben size yazayım okuyunuz. klasik müzik kemancısının minimum eğitim süresi 10 yıldır. 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise, 4 yıl üniversite. konservatuvarda geçer bu yıllar ve sizin anca üniversite karşılaştığınız finaller, vizeler ortaokul bebesinin karşısındadır.
eğitim sistemi çoğu avrupa ülkesinden daha köklüdür.kendisini daha da geliştirmek isteyen müzisyen, mezun olduktan sonra yurtdışında okul araştırır. birebir eğitim sisteminden ötürü iyi bir hoca bulur, gideceği ülke ile ilgili maddi manevi herşeyi hazırlayabilirse çeker gider... 1-2 sene yüksek lisan sonasında ülkesine 3-5 senelik kazanımla döner...
diğerinde ise belki arada bir setupı için birkaç bin dolar ödüyordur...
başka bir türk düşünürünün sarfettiği youtube linkine de üşenmedim tıkladım.
söz konusu elektronik müziğin en efsane grubunun muhteşemötesi muazzamissimo eserini de dinledim.
dayanabildiğim kısmına kadar olan form analizini yazıyorum.
8 ölçü elektor kick girer.
2. 8 ölçüde hihatler girer.
16 ölçü sonrasında 3. 8 ölçüde o ünlü efsanevi melodi girer.
do minördür, daha dün annemizin melodisinden biraz daha komplikedir.(söz konusu daha dün annemizin melodisi mozart tarafından bestelenmiştir.helal, ne güzel kompğlike birşey yapmış mozarttan bile komplike... ama o beste esnasında mozart 4 yaşındaydı...) neyse,
bu parçanın o muhteşem melodisi 3 kez tekrar ettiğinde takribi 4. tekrar girerken bir crash sesi gelir. reverse edilmiştir ve 4. tekrarın başındaki ölçüye kadar uzatılmıştır...
bu böyle sürer gider.merka ettim gerçekten böyle mi sürüyor diye, yok sürmüyormuş. usta müzisyenler bundan sıkılıp parçanın 2.30 ları civarlarında bu melodiyi es geçip başka bir melodi bulmuşlar.bu melodi inici yapıda bir melodi o da sürüyor hayli...
yapılan en enteresan gelişme, bu mzikte herşeyin üstüste bindirilmesi.ama bunu 8 ölçü 8 ölçü yapıyorlar ki dinleyici iyice algılasın. yoksa basmıyor sanırım...
oysa senfonik olaylara bakıldığında aynı anda zaten 15-20 ayrı track var.(yazar burada algıda seçicilik için elektronik müzik ağzıyla konuşur) her track, kendini asla tekrar etmediği gibi, diğer tracklerin de pek tekrarı değil... üstüste eklemek bahsinde zaten üstüste gelirken, ayrıca yatay biçimde de ciddi bir form oluşiturmakta. 8 ölçü olan bir tema, tekrarıyla total 16, hadi bir tekrar daha yapalım desek 32 ölçüğ sonrasında gider. yerine bir başka tema gelir. bazen temasız, geliştirme bölümleri, köprüler ve diğer parçalı yapıdaki formlarla gelerek dinleyiciyi monotonluktan çıkartır.sürprizli bir yapıda bambaşka şeyler doğurur...
duygu ön plandadır. kimi senfonik eserler, senfonik şiir tadında konusu olan, birşeyler anlatılan şeylerdir... bunu en iyi anlamanın yolu (esasen çocuklar için yazılmış olsa bile) prokofiev'in peter ve kurt'tudur.
...bu mudur sizin duygu dediğiniz şey?
eğer buysa çok duygusuz bir nesil yetişiyor azizim !
eğer buysa sizin top noktanızdaki elektronik müzik, bir mozart requiemi alıp oturtursanız bilgisayar ortamına, her 16 ölçüsünden bir elektronik parça çıkar. tek requiem ile de muhtemelen hayatınız boyunca dinleyeceğiniz binlerce elektronik parçayı dinlersiniz. daha da ihtiyacınız kalmaz...
yazıktır beyinlerinize, kulaklarınıza...
son sözü şöyle söylemek istedim...
nota bilmeden müzisyen olunmaz.
budur.
2x2=4...
saygılar.
0